ŞARKILAR HIZARLA KESİLMEZ
(Millıyet Sanat dergisi Aralık 2014 sayısında yayımlanmıştır.)
Mitoloji bu ya, denizler tanrısı Poseidon ile tanrılar
tanrısı Zeus’un kızı olan sanat, zekâ, ilham ve barış tanrıçası Athena, bir
iddiaya tutuşurlar evvel zamanda. İddiayı kazanan, yeni kurulan bir şehrin
tanrısı olacaktır. Poseidon üç başlı mızrağını yere saplar ve oradan bir at
doğar. “Yük taşır, insana dost olur bu hayvan,” der. Tanrılar büyülenir adeta
atın güzelliği karşısında. Sıra Athena’dadır. Onun mızrağını vurduğu yerde ise
bir ağaç çıkar ortaya. “Bu, zeytin ağacıdır,” der Athena. “ Meyvesi yenir, yağı
çıkarılır, yemeklere katılır, insanlara sağlık verir. Bu yağ yakılıp geceleri
aydınlatır.”
Yarışmayı, şehre bu faydalı ağacı kazandıran Athena kazanır
haliyle. Tanrısı olduğu şehir de Atina olarak anılır. Zeytin ağaçları Ege’den
tüm Akdeniz’e, oradan Anadolu’ya yayılır. Aradan bin yıllar geçer. Anadolu’da
zeytin ağaçları bir bir kesilmeye başlanır. Athena ismi ise bize sadece bir müzik
grubunu hatırlatır.
Birbirine pek de benzemeyen ikiz kardeşler Gökhan ve Hakan
Özoğuz’dur Athena’nın bel kemiği ve grubun kuruluş öyküsü 1987’ye kadar uzanır.
Biz 1998’de ilk albümleri “Holigan”la onları tanıdığımızda, onlar aslında gayri
resmi bir mini albüm ve bir de İngilizce albüm yayımlamış, pişmiş, demlenmiş
bir gruptur. Bu dönem grupta Özoğuz kardeşlerin yanı sıra Ozan Karaçuha ve
Turgay Gülaydın vardır. “Holigan” albümü, Türkiye’de o güne dek esamisi
okunmayan “ska” müziğini bize sevdirmekle kalmaz, Athena’ya ciddi bir hayran
kitlesi de kazandırır. ‘90’ların başındaki pop patlamasından yeni yeni
sıyrıldığımız o günlerde, bu “zıpır” çocukların eğlenceli önerileri kabul görür
ve memleketin meğerse “ska”ya ne denli hasret kaldığı, kulüplerde, barlarda,
özellikle de stadyumlarda Athena şarkılarıyla zıplayanlar sayesinde ortaya
çıkar.
Sonrasını biliyorsunuz zaten. 2000 yılında yayınlanan “Tam
Zamanı Şimdi” adlı albümden “Palavra”, “Yaşamak Var Ya”, “Macera” gibi ardı
ardına sıralanan ‘hit’ler ve 2001 yılında Türk Milli Basketbol Takımının resmi
marşı olarak bestelenen “12 Dev Adam” şarkısı... 2002 yılında piyasaya sürülen
ve “Her Şey Yolunda” adını taşıyan albümden
“Öpücük” şarkısıyla hızını alamayan “ska” akımı. Ve tabii bu arada “ska”
yapmaya meraklı bir dolu yeni grubun ortaya çıkışı; amma velakin Athena’nın
yanından bile geçemeyişleri…
2004 yılında ise bu defa Eurovision Şarkı
Yarışmasında Türkiye’ye dördüncülük getiren “For Real” şarkısı… Avrupa’daki ve
Rusya’dan parça parça ayrılmış ülkelerdeki milyonlarca Eurovision hayranının bu
şarkıyla nasıl şaşkınlığa uğradığını, bu “alaturka-ska-rock” çeşitlemesini ne
büyük bir ilgiyle karşıladıklarını bilenler bilir. Bugün hâlâ Eurovision
partilerinde sıklıkla çalınan ve en çok eğlendiren şarkılarından biridir “For
Real”; onu da bilen bilir.
2002 yılındaki albüm öncesi grupta değişiklikler olmuş ve Ozan
Karaçuha ve Turgay Gülaydın’ın yerine Canay Cengen ve Doğaç Titiz gelmiştir ama
grubun çizgisindeki ve müziğindeki asıl değişim 2005’te başlar. O yıl Athena’ya
Burak Gürpınar katılır ve grubun kendi adını taşıyan yeni albümü piyasaya
çıkar. Daha serttir artık Athena, daha karamsar, belki de daha gerçekçi… İlk üç
albümdeki eğlenceli şarkılardan eser kalmamıştır. Müzikal tavır ise artık
“ska”dan çok “punk” dolaylarından ses vermektedir. 2006’da yayınlanan “İt” adlı
mini albüm ise Kurt Cobain’e adanmıştır ve bir Nirvana “cover”ı olan “Köpek”
başta olmak üzere, Athena kariyerinin en sert şarkıları vardır bu albümde.
Son Athena albümü “Pis”, 2010’da piyasaya çıkmıştı ve o
zaman bu zaman hayranlarının yeni albüm beklentisi süregeliyordu. Yıl 2014
olana dek Athena’nın özellikle Gökhan kanadından çok haber aldık gerçi.
Kendisini dine verdiği de söylendi, sufizme karıştığı da… Evlendiğini, çocuk
sahibi olduğunu da okuduk, Acun Ilıcalı tarafından O Ses Türkiye yarışmasının
kırmızı jüri koltuğuna oturtulduğunu da gördük. Yaptığı müzikten, yazdığı
şarkılardan, tavrı, tarzı, görünüşünden, velhasıl tüm bunların toplamından
bizim ona yakıştırdığımız kalıba sığdıramadık haliyle Gökhan’a dair şahit
olduklarımızı. Tekâmül deyip geçmeli miydik, onu da bilemedik. Neyse ki yeni
Athena albümü çıktı da ilgi odağımız yine şarkılara döndü.
Athena’nın Pasaj Müzik etiketiyle geçtiğimiz günlerde
yayınlanan yeni albümü “Altüst” adını taşıyor. 13 şarkı var albümde. Bunlardan
biri daha önce bir reklam kampanyası ve turne kapsamında servis edilen “Kafama
Göre”. Bir diğeri ise bir Mazhar – Fuat – Özkan klasiği olan “Adımız Miskindir
Bizim”. Bu şarkı dışındaki şarkılar ise yine ağırlıklı olarak Gökhan – Hakan
kardeşlerin imzasını taşıyor. İrlandalı müzisyen Mike Nielsen’in prodüktörlüğünü
yaptığı albüm, Athena kariyerinin “olgunluk albümü” klişesiyle anılacak albümü
olmaya aday gözüküyor.
“Altüst”ü önceki Athena albümlerinden
ayıran en büyük fark, müzikal anlamda daha ‘retro’ tınlayan bir stili
benimsemiş olmaları. Bu haliyle ‘70’lerden çıkıp gelmiş gibi duruyor şarkılar.
Grubun yeni oluşumunda Gökhan ve Hakan Özoğuz’un yanında Umut Arabacı, Emre
Ataker ve Sinan Tınar var. Belli ki mayası tutmuş bir kimya bu. Başka bir
Athena doğmuş çünkü. Bildiğimiz Athena’dan bütün bütüne kopmayan ama farklı bir
Athena. Burada şunu da söylemek lazım ki bu ‘retro’ meselesi, analog ve dahi
hücum kayıtlar yapma arzusu bu aralar pek moda. Olanı da var, olmayanı da. Bu
hevesteki gruplar için bu albüm ‘bu iş nasıl yapılır’a çok doğru bir örnek
teşkil edebilir.
Belirgin bir konu bütünlüğü kaygısı taşımadan, daha ziyade
bir meselenin çevresinde sayıklamalar şeklinde derdini anlatan bir şarkı sözü
tekniği bütün şarkılarda hissediliyor. “Ayı mısın sen, ayı mıydın sevgilim?”
gibi, “Bu adam fezadan, ona koymaz,” gibi, “Ne çok çektim ben bu şerefsiz
kalpten,” gibi çarpıcı ve yadırgatıcı slogan cümleler geçiyor kimi şarkılardan.
Ancak şarkı sözlerine vakıf olmak için albümü dinlemek yetmiyor; sözleri
önünüze açıp okumanız gerekiyor. Zira Gökhan Özoğuz’un son birkaç albümde
iyiden iyiye kendini kaptırdığı darmadağın şarkı söyleme biçimi, şarkı
sözlerini büsbütün anlaşılmaz hale getiriyor. E bir de bizim buralarda pek
sevdiğimiz gibi şarkılarda vokalin sesi enstrümanlara nazaran bilmem kaç
desibel yüksek duyulmayınca (ki Avrupa’da ‘mix’ yapmak bunu gerektirir),
dinleyicinin işi daha da zorlaşıyor.
Başta “Yapma Be Kanka” olmak üzere, “Bu Adam Fezadan”, “Yam
Yam Zurna”, “Kaçak” ve aslında başından sonuna bütün şarkılarıyla bu albüm
belki kısa vadede Athena’nın kemik hayran kitlesi dışındakilerce çok çabuk
benimsenmeyecek ama uzun vadede Athena’nın en iyi albümlerinden biri olarak
anılacak ve sevilecek gibi görünüyor. Bu arada albümün sonuna yer alan ve 10
dakikayı aşkın süresiyle dinleyiciyi sersemleten “Bela” adlı şarkıya da vurgu
yapmak lazım.
Albüm kartonetindeki tek Athena fotoğrafı, İstanbul’un kuzey
ormanları üzerine yapılmakta olan üçüncü köprü inşaatına nazır çekilmiş.
Buradan bir muhalif tavır çıkarmak lazım mı değil mi orası karışık ama Athena
adının çağrıştırdığı zeytin ağaçları önümüzdeki günlerde de gündemden
düşmeyecek gibi görünüyor. Yüz yılda büyümüş bir ağacı beş dakikada yerle
yeksan edebilirsiniz belki ama beş dakika yazılmış bir şarkıyı yüz yıl
unutturamazsınız bazen. Şarkılar hızarla da kesilmez üstelik. Bu da bu yazının
alt metni olsun.
KASIM 2014